be out Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • be out
    1. dışarıda olmak: He´s out at the moment. Şu an burada değil. 2. (belirli bir miktar para) gitmek; (para) açığı olmak: I had to buy them lunch, and now I´m out ten million liras. Onlara öğle yemeği ısmarlamak zorunda kaldım; on milyon liram gitti. Your total is fifty thousand liras out. Senin toplamda elli bin liralık bir eksik var. 3. (kitap) kütüphaneden alınmış olmak: That book´s out. O kitap alınmış. 4. (kitap/gazete/resmi ilan) çıkmak, yayımlanmak. 5. (ay/güneş) çıkmak. 6. (çiçek/yaprak) açmak; (ağaç/bitki) yapraklanmak, yeşillenmek, yeşermek. 7. (ateş) sönmüş olmak. 8. (hafta/ay) bitmiş olmak, sona ermek. 9. nakavt olmak. 10. sızmış olmak; bayılmış olmak. 11. demode olmak. 12. düşünülmemek, uygun sayılmamak, söz konusu olmamak: That´s definitely out. O kesinlikle düşünülmüyor. 13. (makine) bozulmuş olmak. 14. (deniz) alçalmış olmak. 15. spor (top) aut olmak, auta çıkmak. 16. (çocuk oyunlarında) yanmak: You´re out! Yandın!
  • be out and about
    (nekahetten sonra) dışarı/sokağa çıkıp gezmek.
  • be out for s.o.´s blood
    k. dili birinin hakkından gelmek istemek.
  • be out in force
    k. dili ortalıkta çok olmak.
  • be out in left field
    argo çok yanılmış olmak.
  • be out in one´s reckoning
    hesabında yanılmak.
  • be out of
    1. (bir şey) tükenmiş olmak, kalmamak: We´re out of gas. Benzinimiz bitti. By the time he reached the top of the hill he was out of breath. Yokuşun başına vardığında nefesi kesilmişti.
  • be out of a job
    işsiz olmak.
  • be out of character
    (bir davranış) (birinin) karakterine uymamak.
  • be out of character
    (bir davranış) birinin her zamanki davranışlarına uymamak.
  • be out of commission/kilter/whack
    k. dili bozulmuş olmak.
  • be out of control
    1. kontrolden çıkmış olmak, frenlenemez olmak. 2. (biri) dizginlenemez olmak.
  • be out of earshot
    (uzakta olduğu için) işitememek, duyamamak.
  • be out of favor (with)
    (birinin) gözünden düşmüş olmak.
  • be out of it
    argo başka bir dünyada yaşamak, hayal dünyası içinde olmak.
  • be out of line
    1. yersiz/uygunsuz/yakışıksız olmak, yakışık almamak. 2. sıradan çıkmış olmak.
  • be out of luck
    şansı olmamak, şansı yaver gitmemek.
  • be out of one´s mind
    1. aklı yerinde olmamak, aklını kaçırmış olmak. 2. çok öfkeli olmak.
  • be out of one´s mind
    k. dili aklını kaçırmış olmak, delirmiş olmak, keçileri kaçırmış olmak.
  • be out of order
    1. (makine/aygıt) bozulmuş/bozuk olmak, çalışmamak. 2. düzensiz olmak. 3. usule aykırı olmak. 4. uygunsuz olmak.
  • be out of place
    1. (her zamanki) yerinde olmamak. 2. yersiz/uygunsuz/yakışıksız olmak, yakışık almamak.
  • be out of place
    1. (fiilen) yerinde olmamak. 2. uygun düşmemek.
  • be out of plumb
    şakulünde olmamak, şakulden kaçmak.
  • be out of practice
    (uzun zamandan beri bir şeyi yapmadığı için) (onu) iyi yapamamak.
  • be out of practice
    formda olmamak; formdan düşmüş olmak.
  • be out of print
    (kitabın) baskısı tükenmiş olmak.
  • be out of print
    (kitap) yayımcısında mevcut olmamak, kitapçılarda bulunmamak, (kitabın) baskısı tükenmiş olmak.
  • be out of reach
    1. el altında olmamak. 2. erişilemez olmak.
  • be out of season
    -in mevsimi bitmiş olmak.
  • be out of shape
    formunda olmamak.
  • be out of shape
    1. formda olmamak, formdan düşmüş olmak. 2. şeklini kaybetmiş olmak, kalıpsız olmak.
  • be out of sorts
    k. dili sinirleri ayakta olmak.
  • be out of sorts
    k. dili canı sıkkın olmak, keyfi kaçmak/bozulmak.
  • be out of step
    1. (with) (başkalarına) adım uydurmamak. 2. with -e ayak uydurmamak.
  • be out of stock
    stokta bulunmamak.
  • be out of sync
    senkronik olmamak, senkronize edilmemiş olmak.
  • be out of the hole
    k. dili borçtan kurtulmuş olmak.
  • be out of the picture
    k. dili (biri) sahneden çekilmiş olmak, işin içinde olmamak.
  • be out of the question
    k. dili söz konusu olmamak, düşünülmemek, uygun sayılmamak.
  • be out of the running
    (yarışmadan) elenmiş olmak.
  • be out of the running
    adaylıktan elenmiş olmak.
  • be out of the woods
    (hasta) hayati tehlikeyi atlatmış olmak.
  • be out of the woods
    k. dili tehlikeyi atlatmış olmak.
  • be out of this world
    argo çok güzel/harika/süper olmak.
  • be out of this world
    k. dili süper/fevkalade güzel/fevkalade/harika/harikulade olmak.
  • be out of touch
    1. (with) (biriyle) iletişim içinde olmamak. 2. dünyada olup bitenlerden haberi olmamak. 3. with (bir konuya) ait yeni gelişmeler hakkında bilgisi olmamak.
  • be out of touch with
    1. ile temasta bulunmamak. 2. -den habersiz olmak.
  • be out of work
    işsiz olmak.
  • be out of work
    işsiz olmak.
  • be out on maneuvers
    ask. manevra yapmak.
  • be out on strike
    grevde olmak.
  • be out on the end of a limb
    desteksiz kalmak.
  • be out on the town
    şehirde yiyip içip eğlenmek.
  • be out on the town
    k. dili şehirde zevk peşinde koşmak.
  • be out to
    (bir amaç) peşinde olmak; (bir şey) için fırsat kollamak: He´s out to get him. Onun hakkından gelmek için fırsat kolluyor. They´re out to win the championship. Onlar şampiyonluğa oynuyorlar.
  • be out to lunch
    1. öğle yemeği yemeye çıkmış olmak. 2. argo kafası izinli olmak. 3. argo kafası pek çalışmamak.